Uygun Fiyatlı Araçlar Listesinde Artık 1 Milyon TL Altı Model Yok
Türkiye’de otomobil sahibi olmak her geçen yıl daha da zorlaşıyor. Özellikle sıfır kilometre araçlar söz konusu olduğunda, yüksek döviz kuru, ÖTV ve KDV gibi ağır vergi yükleri, artan üretim maliyetleri ve finansman olanaklarının sınırlanması, tüketicilerin sıfır otomobil alımını neredeyse imkansız hale getiriyor. 2025 yılının ilk çeyreği itibarıyla, Türkiye pazarında 1 milyon TL altında satılan sıfır araç neredeyse kalmadı. Geçmiş yıllarda daha düşük bütçelerle ulaşılabilen ekonomik modellerin bile fiyatları artık yedi haneli rakamları aşıyor. Bu durum, hem bireysel alıcıların hem de küçük ölçekli filo şirketlerinin alım gücünü ciddi şekilde sarsıyor.
Yüksek enflasyonun etkisiyle genel yaşam maliyetleri artarken, otomobil fiyatlarındaki bu hızlı yükseliş, özellikle büyük şehirlerde araç sahibi olmanın hem erişilebilirliğini hem de cazibesini azaltıyor. Bu koşullarda vatandaşlar, sıfır otomobil alımından ziyade ikinci el piyasasına yönelmek zorunda kalıyor. Öte yandan, Mart ayında sıfır araç fiyatlarına gelen son zamlarla birlikte, en uygun fiyatlı modellerin dahi 1 milyon TL eşiğini geçtiği gözlemleniyor. Otomobil üreticileri bu artışları döviz kuru dalgalanmaları, tedarik zincirindeki sorunlar ve artan üretim giderleriyle açıklasa da tüketiciler açısından tablo giderek daha karamsar bir hal alıyor.
2020’li yılların başında 200-300 bin TL bandında sıfır araç satın almak mümkünken, artık bu fiyat aralığı sadece hayal olarak kalmış durumda. Türkiye otomotiv pazarında özellikle B segmenti olarak adlandırılan küçük sınıf otomobiller dahi 1 milyon TL seviyelerine ulaşmış durumda. Eskiden giriş seviyesi olarak kabul edilen modellerin dahi bu seviyelere gelmesi, bütçesi sınırlı olan vatandaşları daha da zor durumda bırakıyor.
Mart 2025 itibarıyla, piyasada yer alan en ucuz otomobillerin bile fiyat etiketleri 1 milyon TL’nin üzerinde. Hyundai i10 gibi kompakt şehir araçları listede ilk sırada yer alsa da, 1 milyon TL psikolojik sınırının altında kalan tek model olması dikkat çekiyor. Fiat Egea Sedan, Hyundai i20, Kia Picanto, Renault Taliant gibi modeller de nispeten uygun fiyatlı otomobiller arasında yer alıyor; ancak bunların hiçbiri artık gerçekten "ucuz" olarak tanımlanabilecek seviyelerde değil. Listede yer alan Suzuki Swift gibi bazı modeller ise 1 milyon 300 bin TL’ye yaklaşan fiyatlarıyla ekonomik olmaktan oldukça uzak hale gelmiş durumda.
Bu noktada dikkat çeken bir diğer unsur ise birçok tüketicinin artık otomobil fiyatlarını döviz cinsinden değerlendirmeye başlaması. Çünkü TL bazlı artışlar, döviz karşısında hızla değer kaybeden yerel para birimi nedeniyle daha da dramatik hale geliyor. Bu durum, sadece sıfır araç fiyatlarını değil, ikinci el piyasasını da derinden etkiliyor. Çünkü sıfır araçlara ulaşamayan alıcılar ikinci el piyasasına yöneldikçe, o segmentte de fiyatlar yapay biçimde yükseliyor.
Araç Sahipliği Hayali Erteleniyor, Tüketici İkinci Ele Yöneliyor
Yüksek faiz oranları ve bankaların kredi kullanımındaki katı koşulları da işin içine girdiğinde, sıfır araç sahibi olmak isteyen pek çok kişi için bu hayal, en az birkaç yıl daha ertelenmek zorunda kalıyor. Birçok banka, otomobil kredisi verirken artık hem daha yüksek teminat talep ediyor hem de faiz oranlarını aylık %4’ün üzerine çıkarmış durumda. Bu oranlarla kredi kullanmak, tüketici açısından geri ödeme süresince iki katı maliyete katlanmak anlamına geliyor.
Krediye erişimin zorlaşması ve araç fiyatlarının rekor seviyelere ulaşması, tüketiciyi doğal olarak ikinci el araç pazarına itiyor. Ancak ikinci el araç fiyatları da sıfır araçlardaki artışı takip ettiği için, bu pazarda da alım yapmak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Özellikle 3 yaş altı ve düşük kilometreli araçlar, neredeyse sıfır modellerle aynı fiyatlara alıcı buluyor. Bu durum, piyasada oluşan dengesizlikleri daha da artırıyor. Araç sahibi olmak isteyen vatandaşlar, ihtiyaçlarını erteliyor, bazıları ise kiralama modellerine yönelerek geçici çözümler üretmeye çalışıyor.
Geleceğe dönük beklentilere bakıldığında ise kısa vadede otomobil fiyatlarında ciddi bir gerileme öngörülmüyor. Döviz kurunun seyri, global otomotiv tedarik zincirindeki aksaklıklar ve Türkiye’deki vergi sistemi gibi etkenler, fiyatların yüksek seviyelerde kalmaya devam edeceğine işaret ediyor. Ayrıca seçim sonrası ekonomik politikaların yönü de araç piyasasının seyrinde belirleyici olacak unsurlar arasında gösteriliyor.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’de otomobil sahibi olmayı artık bir ihtiyaçtan çok, lüks ve yatırım aracı olarak algılanan bir pozisyona taşımış durumda. Uzun vadede tüketici lehine bir düzenleme yapılmadığı sürece, otomobil sahibi olmak birçok kişi için sadece bir hayal olarak kalmaya devam edecek.